Devlet Okulları Yetenekleri Köreltiyor...

Nice yetenekli çocuklar köreliyor okulda.

 

Nice yetenekli çocuklar köreliyor okulda. Gördüm. Gün yüzüne çıkan yetenekler ise kendi çabalarının sonucu. Bu sistemin çıktısı değil.

Aslında okul ne için vardır ? Bireyin kendini gerçekleştirmesi yolunda ona yardımcı olmak içindir.

Ama devlet okullarının...

 

Nice yetenekli çocuklar köreliyor okulda. Gördüm. Gün yüzüne çıkan yetenekler ise kendi çabalarının sonucu. Bu sistemin çıktısı değil.

Aslında okul ne için vardır ? Bireyin kendini gerçekleştirmesi yolunda ona yardımcı olmak içindir.

Ama devlet okullarının prosedürdeki bu gayesi eyleme dönüşmüyor. Dönüşmediği gibi de köstek oluyor.

Bir çocuğun gizli kalmış yetenekleri elbette ki vardır. Gardner’ın söz ettiği 8 zeka alanından ( sosyal, sayısal, dilsel, görsel, müzik, uzamsal, doğa,kinestetik) herhangi birine bir çocuk sahip olabilir.

 

Örneğin müzik zekası gelişmiş olabilir. Okulun, çocuğun hem müzik zekasını geliştirme hem de geri planda kalmış zeka boyutlarını geliştirme çabası içinde olması gerekir.

Ancak hiç de öyle değil. Okullarda ve toplumun genel algısında matematiğe kafası basmayan çocuğa hem geri zekalı muamelesi yapılır. Müzik zekası önemsenmez. Hor görülür.

 

Eğitim fakültesinde okuyan ilk 3. yıl teorik dersler alırlar. 3. yılın ikinci döneminden 4. sınıfın sonuna kadar da çeşitli okullara gönderilerek staj deneyimi kazanmaları sağlanır.

Bende şu sıra 3. dönem stajını yapıyorum. Gittiğimiz ilköğretim okulları bulunduğum ilin önemli görülen okullarından.

Ancak aşırı kişisel görüşlerim bu okulların hiç de öyle olmadığı yönünde.

 

Okulun en önemli parçası öğretmendir. Bir insanın hayatının şekil almasında yadsınamayacak derecede önemi vardır. Eğitim ile ilgili ne kadar yenilik getirirseniz getirin, eğer uygulanmazsa hiçbir değeri yoktur.

Mesela bizim eğitim programımızı okursanız güzel bir programdır. İlerlemeci anlayışla, bireyi merkeze alan, yapılandırmacı…. diye devam eder.

Çok güzel de bu yazılanlar doğrultusunda işler yürümezse ne anlamı kalır.

 

3.5 yıl boyunca okulda aldığım teorik derslerle kendimi bilgili, donanımlı ve etkili bir öğretmen olma yolunda zannederken kalabalığın içine çırılçıplak fırlatılmış gibi hissetim.

Freud’un, Erickson’un, Piaget’in, Chomsky’nin ve nice eğitim kuramcısının, öğretim yöntem ve tekniklerinin, çocuk psikolojisinin, öğrenme psikolojisinin, ölçme ve değerlendirmenin yani akademik bilgiye dair, yapılması gereken ne varsa onların okullara uğramadığını fark ettim. Üniversitedeki eğitimin algısı ile devlet okullarının algısı çok başka.

Biri yukarıya çıkıyorsa diğeri aşağıya iniyor.

Bunun sebeplerinin en büyüğü öğretmenlere ait. Niteliksiz öğretmen çok fazla.

Eğer çocuğunuzu iyi bir eğitim almasını istiyorsanız iyi okul aramaktan çok iyi öğretmen arayın.

 

Tüm çelişkili yumaklar dahilinde birkaç maddede gittiğim okullardan çıkarımda bulunarak genelleme yaparsam eğer ;

 

1) Sınıflar çok kalabalık. Öğretmenin her öğrenciyi tanıyıp, onun ilgili, ihtiyaç ve hazırbulunuşluğuna göre eğitim ortamını düzenlemesi neredeyse imkansız.

 2) Okullardaki teknik ve teknoloji alanlar ( laboratuar, projeksiyon, akıllı tahta …) bazı sınıflarda hiç kullanılmıyor. Kullanan sınıflardaki öğretmenler ise yanlış kullandıkları için etkililiği olmuyor. Bazı okullarda da bu olanaklar zaten hiç yok.

 3) Genellikle dün anlatım yöntemini kullanıyor öğretmenler. Kolay ve zamandan tasarruf edip daha çok teorik bilgi yığma imkanı olduğu için. Yaratıcı drama gibi yöntemler hayal!

 4) Öğretmenlere yardımcı olması için gönderilen kılavuz kitaplar, öğretmenlerce birebir uygulanıyor. Kılavuz kitaplar sadece rehber konumunda olmalıdır. Okulun ve çevrenin durumuna göre düzenlenip uygulanması gerekir.

 5) Fiziksel ve söze şiddet hala var.

 6) Öğretmenler sürekli yargılama eylemi içindeler. Sen dilini sürekli kullanıyorlar. Sen yaramazsın, sen tembelsin, sen geri zekalısın…

 7) Öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçları dikkate alınmıyor. Öğrenciler edilgen öğretmenler etkinler. Halbuki tam tersi olmalı. Öğretmenler yardımcı, öğrenciler ise aktif olmalılar.

 8) Öğretmenler başarılı öğrencileri seçip diğerlerini geri plana itiyorlar. Diğer öğrencilerin zaten başarısız olacaklarına inanılıyor. Ya da başarılı olanlara ilgi göstermek daha kolay olduğu için taşın altına ellerini koymuyorlar.

 9) Öğretmenler yaşlılar. Birçoğunun emeklisi gelmiş olmasına rağmen hala çalışıyorlar. Yorgun ve agresifler.

 10) Özellikle 1,2 ve 3. sınıflarda beden eğitimi, görsel sanatlar, müzik gibi dersler önemsenmiyor. Çocuğun oyun ihtiyacı giderilmiyor. Teneffüsler hariç ders boyunca öğrencinin sırada hareketsiz oturması isteniyor.

 11) 1. sınıftan itibaren öğrenciler çoktan seçmeli test tekniğine alıştırılıyorlar. Seviye belirleme adı altında bir yarışa dahil ediliyor. Süreç değerlendirilmesi yapılmıyor.

 

… ve daha bir sürü şey.

 

Devlet okullarında durum bu. Mevcut durumu iyileştirmeden yeni bir sisteme geçmek akıl karı değil. Ancak Türkiye eğitim tarihine baktığımızda yapılan yeniliklerin çoğu uygulama aşamasında patlak verdi. Köy enstitüleri istisnası haricinde elde avuçta tutulur bir yanı yok.

Böyle okullarda birey kendini gerçekleştirebilir mi sizce ? Yetenekleri ne derece gelişir ya da körelir ?

Radikal

27 Şub 2013 - 14:22 - Eğitim



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak KPSS Cafe Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan KPSS Cafe hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler KPSS Cafe editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı KPSS Cafe değil haberi geçen ajanstır.



Anket Kamuya Memur Ve Personel Alımlarında Mülakat Kaldırılmalı mı?
Tüm anketler