'Araştırma Görevlilerine Reva Görülen Haksızlık Giderilmelidir'

YÖK üniversitelere gönderdiği bir görüş yazısı ile 25 Şubat 2011 tarih ve 6111 sayılı Af Kanununda düzenlenen, azami öğretim sürelerini gerekçe göstererek, 2547 sayılı Kanunun 50/d maddesi kapsamında görev yapan araştırma görevlilerinin, 3 yılda yüksek lisans.

 

YÖK üniversitelere gönderdiği bir görüş yazısı ile 25 Şubat 2011 tarih ve 6111 sayılı Af Kanununda düzenlenen, azami öğretim sürelerini gerekçe göstererek, 2547 sayılı Kanunun 50/d maddesi kapsamında görev yapan araştırma görevlilerinin, 3 yılda yüksek lisans...

 

YÖK üniversitelere gönderdiği bir görüş yazısı ile 25 Şubat 2011 tarih ve 6111 sayılı Af Kanununda düzenlenen, azami öğretim sürelerini gerekçe göstererek, 2547 sayılı Kanunun 50/d maddesi kapsamında görev yapan araştırma görevlilerinin, 3 yılda yüksek lisans ve 6 yılda da doktorasını tamamlayamayanların görevine son verilmesini istemektedir. İşin ilginç tarafı öğrencilerin okuldan atılmasını sona erdiren bir kanuna istinaden hiç ilgisi olmadığı halde 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son verilmesinin öngörülmesidir. İlgili kanunda böyle bir ibare olmamasına karşın YÖK’ün araştırma görevlileri aleyhine böyle enteresan yorumda bulunması üniversitelerde huzursuzluğa neden olmuştur.

 

YÖK’den beklenen üniversitelerde huzursuzluk çıkarmak değil, üniversitelerde meydana gelecek huzursuzluk ve haksızlıkları ortadan kaldırmaktır. 6111 sayılı Af Kanunu bütün öğrencilere “ömür boyu” öğrencilik statüsü getirirken, YÖK’ün 50/d kadrosunda görev yapan araştırma görevlilerini “burslu öğrenci” statüsünde değerlendirerek işlerine son verilmesi gerektiği yorumu YÖK Kanunuyla ve hukukla bağdaşmamaktadır.

 

Nitekim 2547 sayılı YÖK Kanunu ve Danıştay 8. Dairesinin 17.04.2009 tarihinde oy birliği ile aldığı 2009/663 Esas Nolu kararında 50/d araştırma görevlisi kadrosunu burslu öğrenci olarak değil, “öğretim yardımcılığı kadrosu” olarak değerlendirmektedir.  2547 sayılı Kanunun 50. Maddesinin d bendi “Lisans üstü öğretim yapan öğrenciler, kendilerine tahsis edilebilecek burslardan yararlanabilecekleri gibi, her defasında bir yıl için olmak üzere öğretim yardımcılığı kadrolarından birine de atanabilirler” şeklindedir.

 

Danıştay’ın konu ile ilgili kararı da aynen şöyledir: “2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının 33.maddesinin (a) fıkrasında araştırma görevliliğinin tanımı yapılarak, atanma usul ve süresi hakkında kurallara yer verilmiştir.

 

Anılan Yasanın 50/d maddesinde ise, lisansüstü öğrenim gören öğrencilerin öğretim yardımcılığı kadrolarından birine atanabilecekleri belirtilmiştir. Her iki atamanın amacı ve süresi bakımından farklılıklar bulunduğu açıktır. Ancak her iki maddeye göre de, kişiler araştırma görevlisi olarak istihdam edilmektedir. Başka bir anlatımla, lisansüstü öğrenim gören bir öğrencinin, sadece bu öğrenimi nedeniyle ve öğrenimi süresince atanmış olması, araştırma görevliliği niteliğini değiştirmez”.

 

Görüldüğü üzere 50/d kadrosunda bulunan araştırma görevlilerinin yüksek lisans ve doktoralarını tamamlamadan işten çıkarılmalarını gerektiren kanuni bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanuni düzenleme yapılsa bile bir hükmün geriye doğru işletilemeyeceği bir hukuk kuralıdır. 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin ömür boyu bu kadroda görev yapmasını kimse talep etmemektedir.

 

Eğer bu konuda bir sıkıntı varsa makul bir kanuni düzenleme yapılarak bu sıkıntılar ve endişeler giderilmelidir. Bir doktora 5-6 yılda tamamlanabileceği gibi, bazı branşlarda veya materyalin az olduğu konularda ya da sağlık sorunu gibi sebeplerle bu süre 8-10 yıla kadar da uzayabilir. Bu hususlar dikkate alınmak zorundadır. Üniversitelerin ihtiyaç duyduğu öğretim elemanını yetiştirmek zor ve pahalı bir iştir. Doktoralarını bitirme aşamasına gelmiş ya da bitirmeye az kalmış 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son vermek doğru ve hukuka uygun bir uygulama değildir. Yüksek lisans ve doktora olmak üzere 7-10 yıldan beri bilimle uğraşan ve araştırma görevlisi dışında bir maaşı olmayan 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin işine son vermek doktoranızı bitirmeyin anlamına gelmektedir. Bu da YÖK tarafından bilime vurulan bir darbe olarak tarihe geçecektir.

 

Üniversitelerde çok sayıda yetişmiş öğretim elemanına ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda, YÖK’ün 50/d kadrosundaki araştırma görevlileri ile ilgili görüş yazısı abesle iştigalden başka bir anlam taşımamaktadır. ,

 

Türk Eğitim Sen olarak, YÖK’ün üniversitelerde gereksiz huzursuzluğa neden olan söz konusu yazıyı geri çekmesini istiyoruz.  Yine 50/d kadrosunda görev yapan araştırma görevlilerinin doktora tezlerini şimdiye kadar neden tamamlayamadıklarını araştırarak ortaya çıkan sorunlara çözüm bulmasını bekliyoruz. Çözümsüzlük bilime darbe vurmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. YÖK’den ayrıca 50/d kadrosundaki araştırma görevlilerinin doktoralarını tamamladıktan sonra; öncelikle kendi üniversitelerinde, kendi üniversitelerinde kadro yoksa başka üniversitelerdeki kadrolara atanabilmeleri ile ilgili gerekli girişimleri yapmasını talep ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, sorunları görmezlikten gelmek çözüm değildir.                                                                  

 

Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan

 

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim-Sen                                                                  

 

 İstanbul İl Başkanı

31 Eki 2012 - 17:12 - Eğitim



göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak KPSS Cafe Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan KPSS Cafe hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler KPSS Cafe editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı KPSS Cafe değil haberi geçen ajanstır.



Anket Kamuya Memur Ve Personel Alımlarında Mülakat Kaldırılmalı mı?
Tüm anketler